30 Mayıs 2010 Pazar

Elma-Armut ve Tekilalı Dürümler.....


Bu tarifi bugün Home TV'deki Simply Delicioso programında izledim. Bana çok lezzetli göründü.Elma ve armutu hiç lavaş ekmekleriyle düşünmemiştim. Bir an önce yapıp denemek istiyorum ama, önce sizlerle paylaşayım dedim..Benden önce denerseniz hemen paylaşın lütfen. İşte aklımda kaldığı kadarıyla tarifi.

Malzemeler:
* Elma
* Armut
* Lavaş ekmekleri
* 1 ölçü tekila ( 1/2 su bardağı sanırım )
* 1 ölçü şeker ( 3-4 yemek kaşığı )
* 50 gr tereyağ
* Tarçın
* Vanilyalı dondurma
* Kızartmak için çiçek yağı
* Süslemek için 7-8 nane yaprağı

Şimdi yapalım:

1) Tavada yağı eriterek, şekeri ekleyip karamelize ediyoruz.
2) Elma ve armutları ince ince dilimleyerek, tavaya ekliyoruz.
3) İçine tekila ve tarçın ekleyerek, yumuşayana kadar pişiriyoruz.
4) Bir süre içi soğuttuktan sonra, lavaş ekmeklerini masamıza yerleştiriyoruz ve her birinin içine elmalı armutlu harçtan ekleyerek, kalın birer sigara böreği sarar gibi ( geniş şekilde )sarıyoruz ve açılmasın diye kürdanla tutturuyoruz, aynı çengelli iğne takar gibi..:)
5) Ayrı bir tavada yağı iyice kızdırarak, elmalı dürümlerimizi altın rengini alana kadar kızartıyoruz.
6) Kağıt havlu üzerinde fazla yağlarını çektirdikten sonra da vanilyalı dondurmayla servis ediyoruz....Dondurmaların üzerini taze nane yapraklarıyla süslemeyi de unutmayın !!

Bu galiba harika bir şey...evet evet en yakın zamanda denenmeli :)

25 Mayıs 2010 Salı

Şu SBS denilen.......


O kadar kızgınım ki..hem bir anne hem de bir öğretmen olarak...Bu kadar mı kolay gençlerin geleceğiyle oynamak. İyi bir şeyler ( ??) yapıyoruz diye eğitimi yaz-boz tahtasına dönüştürmek. Kızım 6.sınıfta ve sınava girmesine 3 hafta kaldı neredeyse..büyük gün Haziran 12....ne gün ama..Daha gelecekle ilgili somut düşüncelerinin net olmadığı bir yaşta, onlardan böyle bir stres yüklenmelerini istemek ne demek ?? Doya doya ,kaygısızca öğrenmek ve öğretmek yerine onları deli gibi koştura koştura bu sınava hazırlıyoruz.Diğer taraftan her gün başka bir haber, SBS kalktı kalkacak, yok seneye olmayacakmış, yok tamamen kaldırılacakmış..mış mış mış...Öğrencilere bir bakıyorsunuz çok hırslılar ,bir bakıyorsunuz oyuna aç herşeyi boşvermeye başlıyorlar, bazen 'yapamayacağım' diye oturup ağlıyorlar; veliler deseniz onlar da bazen çocuklarından daha da hırslılar ve ne yaptıklarının farkında olmadan yükleniyorlar onlara...daha neler neler.
Benim kızımdan tek isteğim ise, aklı-salim bir şekilde şu dönemi atlatması...Daha neler , ne değişiklikler göreceğiz bakalım, benim güzel Türkiyem....

21 Mayıs 2010 Cuma

Mangal Keyfi



Güneşli günlerin gelmesini fırsat bilerek, Türk Milleti olarak hemen mangallarımızın başına koşuyoruz. Aslında biz ailece konu mangal olunca kar kış kıyamet demeyiz ve yakarız mangalımızı.Dün akşam da 'hadi bir mangal yapalım' diyerek sıvadık kolları.
Sucuk,köfte,kül bastı ve tavuk but biftek pişirdik.
Ben,etleri bir gece önce ' soğan -sarımsak-kekik-kimyon kırmızı toz biber-karabiber ve zeytinyağından oluşan bir sosla terbiye eder ve dinlendiririm. Bu sefer ani bir karar olduğu için yapamadım. Sadece kekik-köri-kırmızı toz biber ekleyerek pişirdik bu sefer. Lavaş ekmeğin içinde, sumaklı soğan salatası-közlenmiş yeşil biber ve domatesle renklendirerek servis yaptık. Çok lezzetli oldu. Bursa'da iseniz BEŞEVLER KASABI'nın etlerinden almanızı tavsiye ederim,çok temiz ve taze.

20 Mayıs 2010 Perşembe

ROBIN HOOD


Oldum olası Robin Hood hikayelerine bayılmışımdır. Bu akşam da yeni Robin Hood'u izlemeye gittik.Berbat bir baş ağrısına rağmen sonuna kadar izleyebildim ama en yakın zamanda DVD'sini alıp tekrar tekrar izlemeyi düşünüyorum.
Russel Crowe ve Cate Blanchett'in Robin Hood'u bize olayın 'zenginden al yoksula ver' kısmından çok Robin'i ormanda yaşamaya iten sebepleri anlatıyor. Yönetmen Ridley Scott harika sahneler yaratmış, özellikle Fransızların İngiltere kıyılarına ayak bastıkları sahneler,su altında çekilmiş kavga ve savaş görüntüleri çok etkileyici. Filmin içine gizlenmiş nükteler konuyu zenginleştirmiş.Ben çok beğendim,izlemenizi tavsiye ederim. Bu arada hatırlarsanız Kevin Costner da bir Robin Hood oynamıştı ama o biraz daha mizah ve romatizm ağırlıklıydı ; yanlış hatırlamıyorsam; bir daha izleyip karşılaştırmak lazım. Bu filmde de görüldüğü gibi Russel Crowe, Ridley Scott filmlerine çok yakışıyor..Gladyatör'u hatırlayın...Ayrıca çok anlamlı ve etkileyici bazı ifadeler de var; 'Rise and rise ..until the lambs become lions!' ( kalk, hep kalk.. kuzular aslan oluncaya kadar- tabiki bazı ifadeler direk tercüme edilemez;asla pes etmemeyi vurguluyor bu cümle. Ve ' Every Englishman's home is his castle!' cümlesi; Kİng John tebaasına 'benden herbirinize bir kale/şato mu vermemi istiyorsunuz dedikten sonra, Robin'in ona verdiği cevap. Evet evet, bence siz de hemen izleyin.

18 Mayıs 2010 Salı

Gökçesaray

Ben ve Ailem :)



Gökçesaray; Bolu'ya bağlı küçük bir köy. Aynı ismi gibi, yıldızlara çok yakın. Eşimin ailesinin yaşadığı 10-15 haneli çok ama çok güzel bir köy.Sabahları bülbül ve ağaç kakan sesiyle uyandığınız , geceleri cırcır böcekleriyle uyuduğunuz tam bir huzur ve dinginlik yeri. Oraya gidince zaman duruyor sanki. Karmaşık ve gürültülü ve de bol stresli kent yaşamından kaçabileceğimiz böyle bir yerimiz olduğu için çok şanslıyız.Geçtiğimiz haftasonu da,aynen öyle yaparak; yani kaçarak gittik babaannae ve büyükbabamızın yanına.Öyle iyi geldiki..Nihayet bitirebildim yarım kalan kitabımı; kuş seslerini dinleyip bol köpüklü kahvemi içerken. 2 gün boyunca bol bol soludum tertemiz kır havasını. Kızımın 13. yaşını da köyde kutladık,evimizin avlusunuda çay içip,pastamızı yiyerek.Köpeğimiz Yumak ve kedimiz Boncuk'la bol bol oynadık, tavuklarımızı yemledik,bahçeden maydonoz topladık ve tabiiki bol bol temiz köy ürünlerinden tükettik; verdiğimiz kiloları da bir güzel geri aldık.
Eğer bir gün yolunuz Taraklı- Göynük tarafına düşerse, Gökçesaray'ı görmeden geçmeyin. Yanınıza fotoğraf makinenizi ve eğer çizebiliyorsanız da tual ve fırçalarınızı almayı da unutmayın. Biliyor musunuz, ben hayatımda ilk kez 'SAMANYOLU'NU orada gördüm...:)

8 Mayıs 2010 Cumartesi

İnkaya Çınarı- Köy Kahvaltısı




Geçen Pazar günü , havalarında ısınmasını fırsat bilerek İnkaya Çınar'ına gittik. Bursa'nın mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biridir tarihi çınar. Çekirge 2. Meydan'dan sonra Uludağ yoluna dönerek 3-4 kilometre gidiyorsunuz ve Çınar hemen solunuzda kalıyor. BAzı kaynaklara göre 600 , bazı kaynaklara göreyse 700 yaşında ; Osmanlıyı gördüğü kesin. O kadar büyük bir gövdesi ve dalları var ki.. Artık o dallara dal demek ayıp olur herhalde , onlar da başlı başına bir ağaç gövdesi kadar.

İnkaya çınarının bulunduğu mekan, bir restaurant aslında. Aynı zamanda kahvaltı servisleri de var. Hem çok zengin bir kahvaltı mönüsü var, hem de fiyat olarak çok uygun.Kişi başı klaşık olarak 13 liraya geliyor. Kahvaltıda, çeşitli peynirler, bal ve fındık serpilmiş kaymak, kahvaltılık salça, değişik reçeller, meyveler, çok lezzetli ve iç malzemesi bol bol konmuş gözlemeler, sahanda sucuklu yumurta yiyebilirsiniz. Bir de yanında demlik çayınızı alıyorsunuz masaya..Serin serin kahvaltınızı yapıp, gazeteleriniz okuyorsunuz.Bursa'ya yolu düşenler mutlaka İnkaya çınarını görmeliler....:)

AMMAN

                Amman, Ürdün'ün başkenti ve kesinlikle çok farklı bir şehir. Düzensiz bir yapısı var, trafik karışık, sokaklar çok kalab...